ÜSVE-İ HASENE
İslamiyet öncesi -ki bu dönem İslam’ın gelmesiyle cahiliye dönemi diye anılacaktır- Arap yarımadasında farklı panayırlarda yapılan şiir yarışmaları neticesinde ortaya çıkan şiirler süzgeçten geçer ve en iyileri muallakat-ı seba namıyla bilinir ve bir rivayete göre Kabe’nin duvarına asılırdı.
Mesela Züheyr’in Muallaḳa’sında geçen aşağıdaki beyitler, kendilerince kahramanları aynı zamanda cahiliye dönemi hakkında şöyle bilgiler vermektedir: “O bir arslandır, pür-silâh, keçeleşmiş / Yeleleri; tırnakları kesilmemiş / Yiğittir: Zulme uğrayınca zalimce karşılık verir / Çarçabuk (...) Zulme uğramazsa kendisi zulme başlar” (...) / “Oymağını silâhıyla savunmayan kişi zillete uğratılır / Ve insanlara zulmetmeyen zulme maruz kalır.”
Bu dönemin, fert ve kabile gururu, kibir ve serkeşlik nitelikleri dolayısıyla cahiliye diye anıldığı Amr b. Külsüm’ün Muallaḳa’sından da anlaşılmaktadır (Zevzenî, s. 178).
İslamiyet’in gelmesiyle Kur’an-ı Azimüşşanda Rabbimiz, “Andolsun Resûlullahʼta sizin için, Allah’a ve ahirete kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok çok zikredenler için bir üsve-i hasene (örnek bir karakter, örnek bir şahsiyet) vardır.” (Ahzab, 21) buyrulmuş; iman eden insanlar cahiliye hallerinden kurtularak Peygamber Efendimizin örnekliğinde sahabe ismiyle anılırken yaşadıkları dönem de Asr-ı Saadet olmuştur.
Günümüze geldiğimizde en çok konuştuğumuz meselelerin başında yine ahlak geliyor. Çünkü ahlakın temas etmediği nokta yoktur. Siyasetten ticarete, evden işe, kadından erkeğe her meselenin temelinde ahlak vardır. Onun temelinde de iman. Allah’a iman ahlakın esası, bununla birlikte ahirete iman ahlakın korunmasının en önemli vesilesidir.
Yine dertlendiğimiz çok meselenin çözümü de azalan, hafifleyen, kaybolan ahlakın yeniden ihyası ile mümkün olacaktır. Mesela bakınız: Her gün farklı kaynaklardan haber takip ediyoruz, değil mi? Güncel önem arz eden birkaç haberin hemen arkasından kadın cinayeti, köpek zehirlenmesi, hırsızlık, arsızlık vb. birçok haber kalan yarım saat, kırk beş dakikayı dolduruyor. Ve biz her gün bunlara maruz kalıyoruz. Sebep olanların çoğunun farklı vesilelerle serbest kalması da ayrıca cabası.
Her neyse, asıl mesel şu ki, haber kaynakları ve araçları sadece sonuçları aktarmaktadır. Onca yapılan programların içerisinde hiçbirisi bunları önlemenin yollarından bahsetmemektedir. Bir şekilde gündeme getirilen bu sonuçlar ise, ahlaki zafiyetin artmasına, caydırıcılıktan çok teşvike kapı aralamaktadır.
Küçük zaaflar büyük zaafları doğurmakta, dijital çağın açıkları da bu ahlaki zafiyetleri olabildiğince yaygın ve kişisel kılmakla artar hale getirmiştir. Ve bugün ahlak terörü milli güvenliğimizin en önemli konularından birisi olmak zaruriyetini ortaya koymaktadır.
Bu arada milli güvenliğimiz sadece askeri bir sorumluluk değil, hepimizi ilgilendiren fraz-ı ayn bir durumdur. Herkes kendisinden başlayarak bu meseleye müspet katkı sunmakla mükelleftir. Zira kendisini ıslah edemeyen başkasını ıslah edemez.
Yol ise, üsve-i hasenededir (sav). Ahlak-ı hamide ile mücehhez hale gelmek isteyen herkesin adresi, Efendimizin Sünnet-i Seniyesidir. Yani fertten devlete herkes bu örnekliğin altına girmesi insaniyetin, medeniyetin ve İslam toplumu olmanın muktezasıdır.
=>DERGİYE ABONE OLMAK İÇİN TIKLAYIN...
=>İrfan Mektebi Dergisinin " www.irfanmektebi.com " Adresini de Ziyaret Etmenizi Tavsiye ederiz...