İRFAN MEKTEBİ DERGİSİ MAYIS 2021

  • 0.0 Yorum var.
  • Ürün Kodu : 04 03 21 05
  • Marka : SÜEDA

  •  
  • Toplam Fiyat
  • Fiyatı
    3,00 TL + KDV
  • Adet :
  • Çevirmen
  • Yayın Tarihi
  • ISBN
  • Baskı Sayısı
  • Dil
  • Sayfa Sayısı
  • Cilt Tipi
  • Kağıt Tipi
  • Boyut
  • Aynı Gün Kargo
  • En Ucuz Ürün
  • Fırsat Ürünü
  • Hediyeli Ürün
  • Hızlı Kargo
  • İndirimli Ürün
  • Özel Ürün
  • Sınırlı Sayıda
  • Şok fiyatlı
  • Yeni Ürün
  • Ücretsiz Kargo

SEN BİR FATİHSİN!

Fetih ve keşif kelimeleri bugün karşılık olarak aynı manayı ifade ediyor gözükseler de fetih, maddi manevi kapalı olan bir şeyi açmayı karşılarken; keşif, gizli olanı açığa çıkarmayı karşılamaktadır daha çok.

Keşfin de fethin de önce insanın kendisinden başlamak gibi önceliği vardır, bilene. Zira kendini/potansiyelini keşfedemeyen, hariçte olanları nasıl keşfedebilir. Bundan dolayıdır ki en temelde, kendini bilen Rabbini bilir denmiştir. Hem Yunus, “İlim ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir. Sen kendin bilmezsin, bu nice okumaktır” demiştir. Ve okumanın/bilmenin de ilk adresi olarak yine insanın kendisini göstermiştir.

İnsanın önce kendi kilitlerini açması elzemdir. Kendi potansiyelini keşfe yol açacak kapıları aralayamayan, hariçteki kapıları açamaz. Dahası, hariçteki kapıları açacak anahtarı kendisinde ve o anahtarın da açılması müşkilküşa olduğunu bilmeyen, dışarıdaki kapıları ancak zorlayacaktır. Fakat çoğunu açamayacaktır. Açtığını zannettikleri ise, aslında çözümsüzlüğe giden kapılar olarak karşısına çıkacak ve çıkış arayan insan kapanmanın/daralmanın adresi olacaktır.

Mekke’nin kapılarını açan Efendimiz (sav) ve Ashabı, önce kalplerini Allah’a açmışlar, keşif yolunda kat edilen mesafeyle birlikte Mekke’de zorlanmamışlardı. Her şeyiyle sebeplerin sükût ettiği içine düştüğü buhranlı halde iken Yunus (as), kalbini ve dilini yalnızca Allah’a açmış, üst üste kapanan bütün kapılar açılmış ve sahil-i selamete çıkmıştı.

Kardeşleri tarafından ötekileştirilen ve dünyalarından çıkmaya zorlanan Yusuf (as), Rabbine sığınmış, atıldığı kuyu bir tünel olmuş ve hapishane dershanesinden geçen yolculuğu, Mısır maliye bakanlığına giden kapının adresi olmuştu.

Mağaraya sığınıp kapısı bir taş tarafından kapanan üç genç, ancak kalplerini açtıklarında ve sadece Allah için yaptıkları işleri ortaya koyduklarında kapı açılmış ve selamete ermişlerdi.

Fatih Sultan Mehmed ellerini açıp “Allah’ım! Senin gösterdiğin yolda, gönderdiğin din uğruna savaşan İslam ordusunu koru, zafere ulaştır. Kostantiniye’nin fethini göster. Sana sığındık, sana bağlandık. Bizi sevindir, düşmanları yerindir.” diye gönlünü Allah’a açtığında İstanbul’un kapıları da açılmıştı. Dahası bir çağ kapanıp bir çağ açılmıştı.

Ve Bediüzzaman… Çam Dağında yazdırdığı eser bitince, “Elhamdülillah küfrün belini kırdık” deyince, yanındaki talebesi Şamlı Hafız Tevfik, “Üstadım şaşarım senin aklına, harıl harıl dinsizlik kitapları basılırken biz burada bir risale yazdık, siz böyle söylersiniz” deyince, Üstad, “Ben senin aklına şaşarım keçeli! Biz vazifemizi yaparız, Allah’ın vazifesine karışmayız” diye cevap vermişti. Kendi işini yaptıktan sonra, işi asıl sahibine havale etmiş, arkasından kapılar bir bir açılmış, küfrün taşları tek tek düşmeye başlamıştı.

Ey şimdi kapılar daraldı, her şey üstüme geliyor, sıkıntı boyumu aştı diyen kardeşim! Gel sana bir ayet meali söyleyeyim. Kalbimizi ona açalım da bize de kapılar açılsın.

“Allah’a ve âhiret gününe îmân etmekte olan kimselere bununla nasîhat olunur; kim Allah’dan sakınırsa, (Allah) ona (her darlıktan) bir çıkış yolu kılar. Ve onu hesab etmediği yerden rızıklandırır! Kim Allah’a tevekkül ederse, artık O ona yeter!” (Talak, 2-3)

“Ey kapıları açan Allah’ım!” Şu mübarek Ramazan ve Bayram hürmetine “Bize hayır kapılarını aç.”

* Yorum eklemek için Üye Girişi yapınız.
Pozitif Oran 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00