İRFAN MEKTEBİ DERGİSİ EKİM 2024

  • 0.0 Yorum var.
  • Ürün Kodu : 04 03 24 10
  • Marka : SÜEDA

  •  
  • Toplam Fiyat
  • Fiyatı
    16,00 TL + KDV
  • Aynı Gün Kargo
  • En Ucuz Ürün
  • Fırsat Ürünü
  • Hediyeli Ürün
  • Hızlı Kargo
  • İndirimli Ürün
  • Özel Ürün
  • Sınırlı Sayıda
  • Şok fiyatlı
  • Yeni Ürün
  • Ücretsiz Kargo

NE EKERSEN ONU BİÇERSİN

Kendini önemseyen, bencil, dünya onun etrafında dönüyor zanneden, ben merkezli, içe kapanık ama şikayetleri dışa dönük bir hayat yaşıyoruz. Çoğu kimse bir şeylerden, birilerinden şikayetçi, fakat kimse dönüp kendine bakmıyor. Karşılaştığı olumsuz durumlara karşı ise şu cümle insanı karşılıyor ve diyor ki: Ne ekersen onu biçersin…

Bu deyimin çıkış sebebi için şöyle bir rivayet var. Zamanında bir köylünün tarlasına başka birisi zarar vermiş. Bu duruma üzülen adam, civarın danışılan ve hürmet edilen kişisine gidip durumu anlatmış. O da adama “ne ekersen onu biçersin” diyerek geri göndermiş.

Başka bir rivayette de -farklı versiyonları olsa da- şöyle bir hikâye anlatılır: Bir fırıncı tereyağını yakındaki bir çiftlikten almaktadır. Son aldığı tereyağından şüphelenir ve eksik gramajlı olduğu şikayetiyle kadıya müracaat eder. Kadının huzuruna çağrılan çiftçi kendisine sorulan “Nasıl tartıyorsun?” sualine, basit bir tartım var, onunla tartıyorum der. “Kiloların mı eksik?” sorusuna ise “Ben kilo kullanmam efendim. Fırıncı benden tereyağı alır, ben de ondan ekmek. Teraziye fırıncıdan aldığım üç tane kiloluk ekmek koyarım. Tereyağında eksik varsa, benden değil, fırıncıdandır” diye cevap verir.

Babasıyla dağa gelen çocuk içinden geldiği gibi bağırır. Fakat aynı ses tekrar kendisine döner. “Kim var orada?” der. Aynı şekilde cevap alır. Ne dese, aynıyla karşılık bulur. Babasına “Ne oluyor baba, bu nedir?” diye sorduğunda babasının verdiği cevap “Sensin oğlum!” olur.

Çocuklarımıza kızıyor muyuz zaman zaman. Evet. Halbuki onlar biziz. Zira çocuklar sözlerimize değil, elimize/yaptıklarımıza bakarlar. “Tereyağı eksik” dediğimizde, aslında söylediğimiz “ekmek eksik” cümlesidir. Karşıdan gelen sesten gücendiysek, aslında dağdaki yankı gibi o ses bizizdir. Güceniklik kendimizedir. Tarlamız taşlanmışsa, o taşlar başkasının tarlasına attığımız taşlardan başkası değildir.

Şimdilerde elma tohumu eken adamın armut beklemesi gibi çalışmadan muvaffak olmayı arzu eden öğrenci, saygı göstermeden itibar görme sevdalısı vatandaş, hizmette geri ücrette ileri tiplerle sık karşılaşıyoruz. Halbuki tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz. Cüzi iradeyi sarf etmeden imanın kalbe ilka olmadığı bir kulluk ve imtihan dünyasında bizim ne yapıp yapmadıklarımız da nasıl yapıp yapmadığımız da önemlidir. Sonuçlar esas itibariyle bize göre şekilleniyor. Eğer bunu fark etmezsek sadece sebepleri eleştirir, onları haksız buluruz ama kendimiz de psikolojik sıkıntı çeker, sonuç alamamakla ceza görürüz -dünyada-.

“Ne ekersen onu biçersin” sadece olumsuzluk için söylenecek bir söz değil. Dağda bağıran çocuğa babası izah eder meseleyi ve buna “yankı” denildiğini, ne derse onun da onu söyleyeceğini anlatır. Ardından da “Sen ne kadar güzelsin” diye bağırır ve aynı sözü işitir. Havaya ekilen hayırlı ve güzel sözler, büyüyerek kendisine geri döner.

Hem iyilikler bulaşıcıdır ve her iyilik başka bir iyiliği doğurur. İnsan hayra da şerre de kabildir. Mesele şu ki kendisine verilen cüzi iradesini hangi yönde kullanacaktır. Hayat da toprak gibidir. Ne ekersen sana onu verir. Tohumdan elma ağacı çıkıyorsa elbette toprağa elma tohumunu ekmişsindir.

Onun için etrafımızı yargılamadan, suçlamadan önce kendi elimizle/amelimizle dikip/yaptıklarımıza bakalım. Hem telafisi kolay olur hem de fazladan özür dilemek zorunda kalmayız.

* Yorum eklemek için Üye Girişi yapınız.
Pozitif Oran 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00