İRFAN MEKTEBİ DERGİSİ AĞUSTOS 2019

  • 0.0 Yorum var.
  • Ürün Kodu : 04 03 19 08
  • Marka : SÜEDA

  •  
  • Toplam Fiyat
  • Fiyatı
    2,00 TL + KDV
  • Adet :
  • Çevirmen
  • Yayın Tarihi
  • ISBN
  • Baskı Sayısı
  • Dil
  • Sayfa Sayısı
  • Cilt Tipi
  • Kağıt Tipi
  • Boyut
  • Aynı Gün Kargo
  • En Ucuz Ürün
  • Fırsat Ürünü
  • Hediyeli Ürün
  • Hızlı Kargo
  • İndirimli Ürün
  • Özel Ürün
  • Sınırlı Sayıda
  • Şok fiyatlı
  • Yeni Ürün
  • Ücretsiz Kargo
BU ŞARKIMIZ HİÇ BİTMESİN!
Dergi işiyle uğraşan, dergi çıkaran birisi zamanı önceden yaşar dersek yanlış olmaz zannederim. Bir dergi baskıya gittiği andan itibaren, diğer sayının telaşı başlar çünkü. Bu telaş gelecek ayın çalışma başlangıcı olmakla beraber, işe giriştiği andan itibaren de üçe bölünüverir. O ay geçmişte olanları arar, bulur. Gündemde ne var, onu bilmek durumunda kalır. Bir de öngörüler lazımdır, değil mi?
Telaş zamanla sınırlı da değildir elbette. Bu yazıları kimlere yazdıracaktır, bu da ayrı bir meseledir. Kapak konusu mu çalışacaktır, yoksa dosya mı yapacaktır, ya da röportaj mı gider tayin edilen meseleye… hepsi ayrı bir soru işareti olarak devam eden bir süreci yaşar dergici…
Gerçi bunu da yaşayamaz. Neden? Çünkü uğraştığı şey, mevkutedir, diğer bir ismiyle. Yani kısa zaman aralığını kapsayan -çoğu zaman aylık- bir neşir faaliyetidir onunkisi. Zaman zaten hızla akıp giderken, dergici, zamanla yarışan bir iş üzerindedir. Bir süre sonra günler değil, saatler, derken dakikalar zorlar dergiciyi.
Zira sadece yazı planlama, yazdırma, toparlama, grafik gibi işlemler değil, aynı zamanda matbaa ve dağıtım gibi mevzular da ayrıca, lakin bütün içinde bir iştir dergici için. Ve bunlar da zamanla yarışan işlerdir. Okur, problem istemez. Gecikme istemez. Bahane hiç istemez. Haklıdır da!
Bütün bu netice için dergici gecikemez, savsaklayamaz, üstün körü iş yapamaz, yeri gelir uyuyamaz… sorsanız istemez de zaten… çünkü onu mutlu ve memnun eden şey, okurun memnuniyetidir. Faydalı olanı arayanla buluşturma arzusu her şeyin üstündedir onun için. Yani aziz dostlar, dergicilik bir aşk işidir. Dergici bir arkadaşımın ifadesiyle biraz da deli işi…
Her ay gelen yazılardan zamanla oluşan hür tefekkürün kale duvarları, zamanla altın külçeleri mesabesinde kitaplara dönüşüverir; bir okul oluverir dergiler. Bir kerede zorlanacak bir işin, küçük damlalar mesabesinde göllere, denizlere dönüşen fabrikalarına dönüşürler. Fikir işçisinin işçiliğini yapar dergici bu mübarek mektepte. Her bir midyeden inci devşiren dalgıç gibi, arar bulur tarihe ve zamana düşecek nice güzel tefekkür damlalarını.
Bir baktım da yazıyı yazarken 153 sayı olmuş dergi. Ne de hızlı geçiyor zaman değil mi? Dile kolay, 153 aydır devam eden tatlı telaş. Ve her ay yenilenen konusuyla tazelenen dergici. Dünyalar içinde ayrı bir dünya kuruluverir her ay yeniden yeniye. O dünyanın ilk hazzını dergici yaşar. Hisseder. Zevk eder. Tamam derse, aklına yatarsa, kendisi tatmin olursa -ki öyle olmalı- ulaşır dalga dalga dünyanın dört bir yanına, kalpten çıkıp kaleme ve kâğıda düşen kelimelerle tecessüm eden manalar, hakikatler…
Ve bu sevinci, mutluluğu hiç bitmez dergicinin. Telaşı vardır, fakat lezzet de fiilin, amelin içinde değil midir zaten? O işi yapmaktan gelen lezzet, dergicinin şevki, gayreti, muharrikidir. Kur’an hatmini bitiren birisi, duasını yaparken yine en sonda Fatiha ve Elif. Lam. Mim ile bitirir. Neden? Derler ki, bitmek yeniden başlamanın adı olsun, ilk adımı da buradan başlasın. Onun içindir ki “Elhamdülillah” dediği yerde “Bismillah” da arkasından gelir dergici için.
Her ay bu lezzeti bizimle beraber yaşayan okurlara selam olsun. 
Tefekkürün hür kalelerinde dalgalanan bayrak yere düşmesin. 
Bu şarkımız hiç bitmesin!
* Yorum eklemek için Üye Girişi yapınız.
Pozitif Oran 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00