DOSDOĞRU OL!
Bir gün Sahabeden bir zat Peygamberimize (sav) gelerek: “Ya Rasulallah! Bana Müslümanlığı öyle tarif et ki, onu artık bir başkasına sorma ihtiyacını duymayayım” diye sual etmişti. Peygamberimiz de ona: “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol” buyurmuşlardı. Sahabeye söylediği sözün geçtiği sure hakkında da Efendimiz (sav), “Beni Hûd Suresi ihtiyarlattı…” demiştir.
Peki, ayet-i kerime nasıl beyan ediyordu bu hususu: “O hâlde, emr olunduğun gibi dosdoğru ol! Beraberindeki tevbe edenler de! Ve (Allah’ın koyduğu) hududu aşmayın! Çünkü O, ne yaparsanız hakkıyla görendir.”[2]
***
“İslam’ın şartı 5’tir, altıncısı haddini bilmektir” diye bir söz var, malumunuz. Esas olan emredilene itaattir. Peygamberimiz hakkında –onu yalanlamak üzere- haber getirenlere Ebubekir Sıddık (ra)’ın cevabını hatırlayınız. Ne diyordu: “Bunu O (sav) mu söyledi?” Müşriklerin “Evet” cevabı üzerine de, “O zaman doğrudur!” diye mukabele etmişti. Neden? Çünkü ayet-i kerimede Rabbimiz, “Ve (o, nefsinin) arzu(sun)dan konuşmuyor! O (söyledikleri) bildirilen vahiyden başka bir şey değildir” buyurmuştu.
Günümüzde maalesef herkesin bir doğrusu var. Herkesin kendine ait bir dünya görüşü, yaklaşımı var. Gerçeği bulmuş, reele savrulmuş kitleler artık hakikatten uzak haldeler maalesef. Doğruluk, hele dosdoğru olmak… bu ayetin/cümlenin ağırlığı altında ihtiyarlamak alanının çok dışına savrulmuş haldeyiz.
İstikametin dışına çıkarak doğruyu bulmak mümkün mü? İstikameti bulmak neyle olacak o zaman? Herkes aklını -sözüm ona- “birilerinin” cebinden çıkararak kendi istikametini çizerek ya da istikamet zannettiği o yolda nice dâll yollara saparak mı?! Akıl, doğruyu/en doğruyu bulana kadardır; sonrasında itaat gelir.
O zaman şu suali soralım burada kendimize/hepimize: Allah’ın sözünden, Peygamberinin izinden başka doğru var mıdır bizler için?
Öyle ise geliniz, sözümüzü her gün (inşallah) 5 vakit namazda okuduğumuz Fatiha Suresindeki şu ayet/dua ile bitirelim.
“Bizi dosdoğru yola hidayet eyle! Kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna; gazap edilmiş olanların ve dalâlete düşenlerin (yoluna) değil!” (Âmin!)